Yeryüzündeki Cennet Türkiye 2

Daha önce ülkemizdeki güzelliklerden bahsetmiştik. Anlatmakla tabi ki bitmez güzelliklerimiz fakat aklımıza gelenlerden, gönlümüzü çalanlardan birkaç tane seçip Yeryüzündeki Cennet Türkiye 2 başlığı altında biraz daha güzelliklerimizi hatırlayalım istedik.

Ölüdeniz, Fethiye, Muğla

ölüdeniz

Ölüdeniz, Muğla ilinin Fethiye ilçesine bağlı bir beldedir. Ölüdeniz kumsalı yüzde seksen iki oyla 2006 yılında dünyanın en güzel kumsalı seçilmiştir.

Belde, turizm açısından oldukça gelişmiştir. Likyalılarda ışık ve güneş diyarı, Ortaçağ’da “Uzak Diyar” olarak tanınır, Anadolu’nun güneybatısında yer alan Teke Yarımadası’da bulunur. Türkiye’de bulunan deniz kulağı (lagün) oluşumlarından biridir.

Ölüdeniz, adı gibi durgun bir göl niteliğindedir. En fırtınalı günlerde Belceğiz kıyıları dalgalarla boğuşurken, Ölüdeniz’de sadece çırpıntılar meydana gelir.

Ancak durgun gibi gözüken Ölüdeniz, gözle görünmeyen üç nedenle kendini hemen her gün yenilemektedir. Bunlardan ilki, Ölüdeniz’de mevcut yoğun kaynak suyu çıkışları, dipte içeriden açık denize doğru bir akıntı yaratmaktadır. İkincisi, bu kaynak sularının yarattığı tuz farkından dolayı açık denizden içeriye ve dışarıya devamlı bir sirkülasyon oluşmasıdır. Üçüncüsü ise gel-git etkisi ile iki-üç günde bir deniz ortalama yarım metre yükselir ve alçalır. Bu da büyük miktarda deniz suyu giriş ve çıkışı sağlamaktadır.

Pygela, Kuşadası, Aydın

pygela

Pygela Kuşadası’nın 3 kilometre kadar kuzeyinde küçük bir antik yerleşme. Pygela sağlık şehri olarak kurulan ilk kent olarak biliniyor. Argos Kralı Agamemnon, 10 yıl süren Truva savaşları sırasında, yorgun düşen askerlerini dinlendirmek, hem de savaş gemilerini onarmak için Kuşadası’ndaki Pygela’yı kurmuş. Kent, yakınında bulunan şifalı sularla askerlerin bozulan sağlıklarını ve yıpranan morallerini geri getirmeyi başarmış.

Ballıca Mağarası, Tokat

ballıca

Ziyarete açılan 8 salonu 680 m. uzunluğunda ve 95 m. yüksekliğinde olan Ballıca Mağarası, dünyanın en büyük ve en görkemli mağaralarından biri. Bu doğa harikası, henüz ziyarete açılmayan ve keşfedilmemiş bölümleri ile gizemini korumayı sürdürüyor.

Ballıca Mağarası’ndaki oluşumları izlemek, doğal bir müzeyi gezmek gibi. Yaşı yaklaşık 3.4 milyon yıl olarak tespit edilen Ballıca Mağarası, şimdiye kadar tespit edilen tüm mağara oluşumlarına sahip olmanın yanı sıra, özgün Soğan Sarkıtları ile de uluslararası önem taşıyor. Mağaranın ziyarete açılan bölümlerinde dolaşmak, her adımda hayrete düşüren, heyecan veren gizemli bir yolculuğa çıkmak gibi.

Yerebatan Sarnıcı, İstanbul

yerebatan

Tarihî Yarımada’nın ortasında bulunan Yerebatan Sarnıcı, M.S 542 yılında Bizans İmparatoru I. Justinianus (527-565) tarafından Büyük Saray’ın su ihtiyacını karşılamak üzere yaptırılmıştır. Suyun içinden yükselen mermer sütunların arasındaki ihtişamından dolayı halk tarafından Yerebatan Sarayı olarak da anılmaktadır. Yabancı kaynaklarda geçen Basilika (Basilica) isminin ise sarnıcın yakınında bulunan Ilius Basilikası’ndan geldiği rivayet edilir.

Yerebatan Sarnıcı 9.800 m2’lik bir alanı kapsayan dev bir yapıdır. Burada her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır. Belirli aralıklarla dikilen bu sütunlar, her sırada 28 tane olmak üzere 12 sıra meydana getirirler. Suyun içerisinde yükselen bu sütunlar uçsuz bucaksız bir ormanı hatırlamakta ve ziyaretçiyi sarnıca girer girmez etkilemektedir.

Cumalıkızık Köyü, Bursa

cumalıkız

Bir vakıf köyü olarak 1300’lü yıllarda kurulan köyde, tarihi doku çok iyi korunmuştur ve Osmanlı erken döneminin kırsal kesim sivil mimari örnekleri günümüze ulaşmayı başarmıştır. Bu özelliği nedeniyle çok ilgi çeken ve ziyaret edilen bir yerleşim yeri olmuştur. Sık sık tarihsel filmlere mekan olmaktadır.

Uludağ etekleri ile vadiler arasında sıkışıp kalan köylere kızık adı verilmiştir. Diğer kızık köylerindeki köylülerin eskiden Cuma namazı için toplandığı yer olduğundan bu köyün Cumalıkızık adıyla anıldığı söylenir. Bir başka söylence de, Osman Bey’in köyün kurulduğu günün cuma günü olması sebebiyle bu köye “Cumalıkızık” adını vermiş olduğudur.

Köy meydanında köy geçmişine ait eşyaların sergilendiği bir de müze (Cumalıkızık Etnografya Müzesi) bulunur. Köyde, Haziran ayında “Ahududu Şenliği” yapılmaktadır. Ünlü “Cumalıkızık evleri” moloz taş, ağaç ve kerpiçten yapılır, genelde üç katlıdır. Üst katlardaki pencereler kafesli veya cumbalıdır. Ana giriş kapılarındaki kulplar ve tokmaklar dövme demirden yapılır. Evler sarı, beyaz, mavi, mor renklere boyalıdır. Evlerin arasında kaldırımsız, taş döşeli, çok dar sokaklar bulunur.

Gülşah Satun

Gülşah Satun, Ankara Üniversitesi'nde sosyoloji bölümü öğrencisi. Sıradanlığa, kalıplara, önyargılara ve sorgulamayan akla düşman, varoluşa hayran... Ankara'nın bozkırına "sosyolog olcam ben" deyip gelmiş hatun kişisi. Sosyolog olcam derken düşe kalka gittiği yolda bizimle karşılaştı ve Kadınım Mutluyum deyip bu mutluluğunu diğer kadınlarla da paylaşmak için yol arkadaşımız oldu. Toplumlu, kalıplı, ataerkilli, femisitli bi' şeyler demek isterseniz, aslında herhangi bir şey söylemek isterseniz [email protected]'dan ulaşabilirsiniz.

No Comments Yet

Leave a Reply