Restaurant Turu: Taksim’in Meksikalısı – Picante

Benim en büyük sorunum aynı anda bir çok şeye odaklandığımda ilgimin kaybolmasıdır. Yapı itibariyle hiperaktif bir tipim ve hayatımda çok önemli olan konularda da %100 yoğunlaşma hastalığına sahibim. Bu yıl da doktora konusunda kendimi adadım ve tez aşamasına gelmeyi başardım. Ne var ki bir çok sevdiğim şeyi geride bıraktım. Örneğin 4 ay boyunca hiç bir sosyal aktivitem olmamış. Sosyal aktivite derken buna sinema, arkadaşlarla yemek, gece çıkmak da dahil. Evimin içerisinde, herşeyden uzaklaşmış, izole bir hayat yaşadım.

Yılın son günlerinde silkelendim ve hayatımda önemli olan şeyleri planlı programlı yapmam gerektiğine karar verdim. Ocak ayına da bu şekilde başlayarak hobilerime de vakit ayırmaya başladım. Bu sayede, blog yazarlığımın en güzel dönemi olan “Mutfaktaki Cadı” kısmına da eğilmeye başladım yeniden.

Yılın son haftasında çeşitli yerlerden yılbaşı hediyeleri geldi. Homend, Cart’e Dor, Ajans Press ve Magnum bunlardan bazıları. Magnum bir koli dondurma gönderdi ve ben de onları rektrölük katındaki arkadaşlarla paylaştım. Broşürlere baktıktan sorna tam kaldırıyordum ki, arada Momento diye bir şeye rastladım. İçerisinde de bir hediye kartı vardı. Nedir ne değildir kurcalarken, kitapçıkta bulunan çeşitli etkinliklerden birini seçebileceğimi gördüm. Ben de Viyanalı Şef ile yapabileceğim bir etkinlik seçmeye özen gösterdim.

 

 

Taksim, General Yazgan sokakta olan, ve benim bugüne kadar fark etmediğim bir mekanda akşam yemeği yemeye karar verdik : Picante. 18 yıldır hizmet sektöründe olan, Meksika mutfağı sunan şirin mi şirin, hoş mu hoş bir mekan.

Üşüyerek içerisine daldığımızda, rezervasyonumuzu yapan mekanın da sahibi olan Ebru hanım bizi karşıladı. Genellikle mekanlar beni davet ettiklerinden dolayı misafir perverlikleri konusunda hiç şüphe yaşamam. Ancka bu sefer hediye gelen ve benim de ücret ödemeyeceğim bir olay olunca, fırsat sitelerinden kupon alıp giden insanların da yorumlarını hatırlayınca, hafif bir tedirginlik yaşadım.

 

 

Ne var ki daha ilk dakikalarda bu tedirginliğimin yersiz olduğunu gördüm. Ebru hanım tüm özeniyle ve misafirperverliğiyle bizi buyur etti ve hemen şarap siparişlerimizi alarak ısınmamıza olanak sağladı. Viyanalıyla keyifli bir sohbet eşliğinde şaraplarımızı yudumladık ve Burrito Con Carne ile Nachos ikramlarını mideye indirdik. Ben her ikisini de çok beğendim, Viyanalının yorumları ise daha şef gözüyleydi. O da en kısa zamanda bu yazıma kendi yorumlarını ekleyecektir.

Mekanın dekorasyonu meksika öğeleri içeriyor, sıcak, samimi ve rahattı. Mutfak asma katında kurulmuş ve alt katında bar ile masalar yer alıyor. Bu kadar küçük bir mekanın bu kadar efektif kullanılması ve kişiliğinin oturmuş olması beni heyecanlandırdı. Perşembe akşamım çok ama çok güzel geçti ve sonrasında İnci Profiterole de uğrayarak tatlımızı mideye indirdik.

Meksika mutfağını seviyrosanız veya denemek istiyorsanız, Taksim, Tünel de yer alan bu güzel ve sıcak mekanı deneyebilirsiniz.

 

Editörün Notu: Bu yazı daha önce Dijist.com’  da yayınlanmıştır.

Gabriela Olaru

Onu "Mutfaktaki Cadı" olarak tanıdık. En iyi yemek bloggerı seçildi daha bir yaşını doldurmayan blogu. Ardından "Dijital Cadı" olarak tanıdık. İnternet alemini anlattı bizlere. Şimdilerdeyse Yeditepe Üniversitesi' nin güzel mi güzel akıllı mı akıllı en stil sahibi hocası olarak biliyoruz kendisini. Kırmadı ricamızı Kadınım Mutluyum okuyucularına "Merhaba!" dedi. İstanbul'un en gözde restaurantlarında yediğiniz yemeklerin tariflerini merak ediyorsanız çok şanslısınız. Çünkü Gabriela bizim için o mutfaklara girdi. Tüm tarifleri sizin için derledi.

No Comments Yet

Leave a Reply