Paris’teki son günüm. Akşam 7’de Londra’ya giden trene bineceğim. Güne erken başlayınca, yaşamak için bol bol vaktiniz oluyor, yani akşama daha çoook var. Sabah kahvaltı için adresim Saint Germain’ deki Le deux Magots oldu. Saint Michel’den çıktım yola. Elimde harita olmadığı için bütün Saint Germain’i baştan aşağı yürümek zorunda kaldım. Ama olsun böylesi de güzel. Yarım saat dolandıktan sonra bir baktım ki bembeyaz parıl parıl parlayan bir mekan karşıma çıkıverdi. Kahvaltısıyla meşhur çok şık bir yer. Sadece fotoğrafını çekmeye gelen insanlar var. Pek çok ünlü buraya uğramadan Paris’ten ayrılmaz. Kahvaltıdan sonra La Fayette’e ve Printemps’e gittim. Malum, alışverişsiz tatil olmaz. Bunlar da Paris’in en güzel alışveriş merkezleri. Buralara gitmeden Paris’ten ayrılmak, yapabileceğim en bilinçsizce hareket olurdu heralde. Nerde ne var bilmek, öğrenmek, takip etmek lazım. Dünyaca ünlü dizaynırların eşsiz parçalarını La Fayette’te bulabilirsiniz. Yalnız haberiniz olsun, eğer alışveriş tutkunlarındansanız, bir kere içeri adımınızı attınız mı saatlerinizi orda geçireceğinizden şimdiden emin olabilirsiniz. 😉 Saatlerce alışveriş merkezlerini gezdikten sonra sıra gitmeden yapacağım son rötuşlara geldi. Bu güzel şehirden ayrılmadan bir kez daha Chams-Elysees’ ye geleyim, bir kez daha şöyle salına salına gezeyim dedim. Şu anda L’avenue diye çok şık bir restorandayım. Mekan çok başarılı. Fransız mutfağının salyangozu, kurbağa bacağı meşhurdur. Ama ben fazla uçmadan Penne Rigate ve kırmızı şarap sipariş ettim. Ne zamandır ilk defa kırmızı şarap içiyorum. Kuver olarak ekmek, tereyağı, parmesan peyniri, badem ve zeytin. Hepsi çok lezzetli ve özenle sunuluyor. Konsepte bayıldım. Zaten benim seçtiğim mekan da hiç öyle sıradan bir yer olmaz ki. 🙂 Harita kullanmayı seviyorum ama kendimi şehre bırakınca daha bir güzel oluyor. Sokak aralarında kaybolmaya çalışırken şahane yerler keşfediyorum. … Paris üçlememizin sonuna geldiiiiik. Artık dönmem lazım yoksa trenim kaçacak. Hemen Saint Michel- Notre Dame’ a doğru yol alıyorum. Bavulumu alıp, Paris’e öpücük kondurup, bu harika şehre bir daha görüşmek üzere hoşçakal diyorum. Yeni şehirlerde, yeni düşlerde görüşmek üzere… Sevgiyle kalın…