Vampirler, küçüklüğümüzden beri hep korkulan ama buna rağmen sevilen karanlık ve ölümsüz taraflarıyla bizi cezbeden yaratıklardır. Bu yüzden sinemada ilk vampir filmi olan 1931 yapımı “Dracula”dan beri günümüze kadar çeşitli bir sürü yapım karşımıza çıktı. Bu filmler milenyuma kadar beğeniyle izlenip her dönemde belirli bir hayran grubu edindi. Ancak hiçbir dönemde 2000’lerin son yıllarındaki kadar geniş kitlelere hitap edemedi. Peki neden?
“Kapitalizm gölgesinden para kazanamadığı ağacı keser” diye bir söz vardır. Ben Vampirlerin beyaz perdedeki durumuna biraz bu açıdan bakıyorum. 2000’li yıllardan önce iyi Vampir filmleri genelde Anne Rice ve Bram Stoker’ın romanlarından uyarlanan filmlerdi. Bunların da başında gelenler 1994 yapımı “Interview with the Vampire” ve 1992 yapımı “Bram Stoker’s Dracula” idi. Bu ve benzeri filmler romanlardaki kaliteyi (betimlemeler, karakter derinlikleri… vs.) tam olarak yansıtabilmişlerdi. Ancak yapımcılar gözünde bir sorun vardı. İyi film demek para getiren film demek değildi. Bu yüzden 2000’li yılların başında “Blade”, “Underworld”, ve “Van Helsing” gibi senaryoları orta düzeyde ama bol aksiyon, görsel efekt ve kan içeren filmler çekilmeye başladı. Bu filmler aslında vasat senaryolarına rağmen Vampir miti açısından sorun teşkil etmiyordu. Yine Vampirler gün ışığına çıkamayan, açlıklarını gidermek için uykularından kalkan “yaşayan ölülerdi.” Ancak gişe başarısı için yine de eksik bir şey vardı.
Vampirleri ölümsüz ve karanlık yönleri ile seviyorduk. Ama onları diğer ölümsüz yaratıklardan ayıran bir özellikleri vardı. Asıl bizde ilgiyi uyandıran… Vampirler çekici ve seksidir. Avlarını güç ve kuvvetleri ile rahatlıkla yakalayabilecekken, yapmayı sevdikleri şey cazibeleri ile etkileyip tuzağa düşürmektir. İşte günümüzün gişe başarısını yakalayan filmleri ve romanları, türe ait diğer her türlü ögeyi göz ardı edip tek bir şeye odaklandılar.
Stephenie Meyer’in yazdığı “Twilight” serisi ve ondan uyarlanan filmler ile “Vampire Diaries” televizyon dizisi, Vampir kuramını ve mitolojik özelliklerini hiçe sayarak, “Vampir ve İnsan” arasındaki aşkı ekrana çıkararak arzulanan maddi başarıya ulaşmalarını sağladı. Onlar ve hitap ettiği kitle olan 8-15 yaş arası kız nüfusu için, Vampirlerin dünya üzerinde yürüseler de aslında ölü olmaları ve avları olan insanlara aşık olamayacakları, güneş ışığı altında gezememeleri gerektiği, gibi mitolojik gerçekler önemli değildi. Yeter ki para gelsin, o vampirler gün ışığında parlar ve bir insana da rahatlıkla aşık olabilirdi.
Bundan sonra da sinemada ve romanlarda vampirlerin akıbeti ne olur bilemem ama benim gibi mitolojiye saygısı olan sinefiller için yapabilecek tek şey 1900’lerin filmlerini tekrar tekrar izlemekten başka bir şey değil gibi görünüyor.
En iyi 5 Vampir Filmi:
1- Bram Stoker’s Dracula (1992)
2- Interview with the Vampire (1994)
3- Dracula (1931)
4- Underworld (2003)
5- The Horror of Dracula (1958)