Bir gün gecikmeli yazdığım yazım için öncelikle özürlerimi kabul edin. Bütün bir hafta kabus gibiydi benim için. Evet Ayşegül çıldırttı bütün hafta. Üstüne bir de yenilemem gereken İtalya vizem de eklenince oldu mu sana kaymaklı ekmek kadayıfı tadında yoğun bir hafta. Bütün bunları bir kenara atarsak yarın Roma’ya gidiyorum. 🙂
Ne kadar ani bir karar oldu değil mi? Daha geçen hafta Betül’ün yanına gideceğimi planlıyordum ki geçmişten günümüze hiç eskimeyen eski bir prens beni geleceğe davet etti. Ama önce annemi göreceğim. Onu çok özledim.
Bütün haftayı bu seyahatimi organize etmekle geçirdim işlerin yanında. New York biletimi iptal et, Roma’ya uygun bilet bul; üstelik tam da bayramdan hemen önce, çıldıracaktım nerdeyse. Neyseki ben eski ve sadık bir Roma yolcusu olduğum için ve bittabi eski organizasyoncu olarak uçak biletleri konusunda şanslı sayılan azınlıktanım. Arkadaşlarım sağolsunlar ayarladılar bir şeyler. Umarım değer o kadar kişiyi nazlamaya Fede, yoksa benden çekeceğin var!!!
Bu arada Mars’tan mı, Merkür’den mi hangi gezegenin etkisinden bilmiyorum ama bütün arkadaşlarımın sevgilileriyle arası bozuk. Neden? Biri bana açıklayabilir mi? Bütün erkekler, kızları terk etmek için bu zamanı mı beklediler. Bu nedir ya? Erkekler bir kendinize gelin, bir toparlanın, yenilmeyin gezegenlere. Sonra çok çektirir bu dünyanın kadınları size.
Neyse ben bunları düşünmek istemiyorum şimdi. Roma’ya gidiyor olduğum için çok mutluyum. Federico beni özellikle arayıp sorup çağırmış yanına daha ne isterim şu an. Annemi uzun zaman sonra görecek olmam da cabası tabiki.
Önce uzun uzuuun anneme sarılacağım, onu çok özledim. Ben biliyorum, yine bana evin prensesi muamelesi yapacak ama neyse. Laf aramızda ben zaten bayılıyorum evin prensesi olmaya. Bana hep Pamukk Prenses ve Uyuyan Güzel masallarını anlatırdı çocukken. Bir aile olduğumuz zmanlarımızda. Bir de Pinokyo ile Kurşun Asker. 🙂 Keşke hep çocuk kalabilseydim. İnsan büyüdükçe, çok şey kaybediyor. Kazanmasına kazanıyor da ama kaybettiklerinin yanına neyi kaznaıyor? Saflık gidiyor, kahkahalar içtenliğini yitiriyor. Yerine bolca deneyim, bolca ‘bir daha yapmamlar’, kırışıklıklar geliyor ufaktan. Sonra bir bakmışsınız yaşamaktan çok, yaşamaya çalışıyoruz. Neye benzetiyorum biliyor musunuz? Küçücük bedende kalp kocaman ve kıpkırmızıyken, kocaman bedende kalp küçücük ve gri kirli bir renge dönüşüyor. İnsan kendine ne çok zarar veriyor aslında değil mi?
Mesela ben, kendimi bu kadar yıpratmayabilirdim. Hayatın bana gönderdikleri karşısında bu kadar zayıf olmasaydım, o ana göre yaşasaydım belki; ne Hakan sorun olurdu hayatımda ne ailem ne de başka bir şey. Tamam gönül istiyorki hepsi birarada olsun, ama olmuyor işte ben niye bu kadar direndim ki zamanında. Kabul etmek, yenilmek değildi. Aslında yapmam gereken hayata hem kaldığı yerden, hem de olduğu yerden ayak uydurup, devam edebilmekti. Ben ne yaptım? Hırs yaptım bu bana nasıl olur diye. Ne oldu sonunda, hep üzüldüm , yalnız kaldım. Hep mücadele ettim. Her yerde gösterdiğim hırsım, asıl mücadelem hep sevgisizlikleydi.
Şimdi çok mu doğru yapıyorum?
Yooo, asla, hayır, yani bence yaptıklarım çok doğru değil, sanırım yani.
Yaptığım boşvermişlik, kaybolmuşluk belki kimilerine göre.Oysa ben her şeyin farkındayım. Bu benim kendimi tedavi etme yöntemim. Tek sorun bu bana dokunmayan yılan bin yaşasın hayatında bana asıl değer veren kimselerin farkında bir türlü olamama hali. Annem kim bilir beni ne kadar çok seviyor. Ben ise ondan binlerce kilometre uzakta yaşıyorum. Sonra arkadaşlarım… Benim için kollarını açmış bekliyorlar, ben koşa koşa değil, korka korka sarılıyorum. Şimdi üzüldüm kendime. Neyse neyse…
Yarını iple çekiyorum. Bütün hafta Federico’yla konuştum. Geleceğim haberini alınca hemen hayaller kurmaya başladı. Hoşuma da gitti, gitmedi değil hani. 🙂 Gönlüm Fede’ nin sözde hayallerine kendini kaptırmaya ziyadesiyle gönüllü olsa da aklım gülüyor kalbimin bu hevesine. Fede’nin benim için yeri ayrı olsa da o aslında benim ilk sabıkamdır aşk hayatımdaki. Gençlikti, çocukluktu onunki o kadar iyi biliyroum ki o da yıllardır aptallığını söyler durur ya. Gideyim, bir görüşelim, gerçek bir adımsa yıllar sonra, hayallerimizi gerçeklikte yaşarız…
Anyways, keep dreaming.
Gönül ferman dinlemeyip hala ilk aşktan medet umunca bu şarkı uygun düştü bu hafta. Hem Barış Manço ne söylerse ne eylerse güzel söyler güzel eyler 😉