Kurucumuz Betül Yıldız’ ın kariyeriyle alakalı olan bu röportaj daha önce Mümin Erakbaş’ın Sosyal Medya ve Kişisel Pazarlama üzerine yazılar yazdığı blogunda yayınlanmıştır.
Eski Betül Kara, yeni Betül Yıldız, yeni New Yorklu, eski İstanbullu, dijital pazarlama delisi, e-ticaret, sosyal medya ve falan filan…
Böyle tanımlıyor kendini Betül Yıldız ve daha da fazlasını öğreneceğiz bu söyleşide. Neden mi? Çünkü o hayatın kendisine koyduğu sınırları aşan ve kendi oynayacağı oyunu kendisi yazmak isteyen birisi.
İstanbul’da birçok kişinin hayalini kurduğu bir mesleği ve güzel bir hayatı varken bir anda New York sokaklarından selam gönderen Betül acaba bunu neden yapmıştı? Giderken neler planlamış, orada nelerle karşılaşmıştı. Güzel bir kariyer isteyen ve bunun yolunun New York’ tan geçtiğine inanan gençlere rehber olacak bir söyleşiyle sizi başbaşa bırakalım.
Mümin ERAKBAŞ: Betül, öncelikle teşekkür ediyorum, hem değerli zamanından ayırıp bizimle birlikte olduğun, hem de yaşadığın ve yaşayacağını düşündüğün tecrübeleri arkana dönüp senin yolunu izlemek isteyecek gençlere aktardığın için. Kısaca kendini tanıtır mısın bize?
Betül K. YILDIZ: Tabi, 1987 Adana doğumluyum ama kendimi İskenderun & Adana’lıyım diye tanımlıyorum daha çok. 2005 yılında İstanbul’a üniversite için geldim. 2009 yılında Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldum. Mezun olur olmaz Evimizinherşeyi.com şimdiki Evmanya’da satış geliştirme uzmanı olarak çalışmaya başladım. Burada yaklaşık 1 yıl kadar çalıştıktan sonra, Ontarget Digital Medya Planlama ajansında sosyal medya executive olarak 1 yıl çalıştım. Ve sonrasında New York maceram başladı.
M. E.: İzmir’de üniversite yıllarında birçok kişinin aklındaki okul bitince İstanbul’a gitmek olur, sanırım İstanbul’ da da bu yurt dışına gitmek şeklinde? Senin böyle bir isteğin çok uzun zamandan bu yana var mıydı?
B.K.Y.: Aslında Evmanya’da çalışırken İngiltere’de yaşama arzum vardı daha çok. Üniversite son sınıftayken Almanya’da kalmıştım 4 ay. Avrupa’da yaşamanın keyfini tadınca insan, ister istemez tekrar dönmek istiyor. Bu, hem kültür ve yaşam standartları ile alakalı hem de çok kültürlü bir ortamda çalışmanın verdiği eşsiz deneyimle.
New York ise aslında çok küçükken izlediğim bir filmden dolayı hem aklımın gerilerinde olan şehirdi. Kısacası sorunun cevabı bu gitme duygusu bende çok uzun zamandan beri olan bir istekti.
İstanbul zor bir şehirse New York kat kat zor bir şehir
M. E.: Peki neden New York? Yani neden Fransa’ ya gidip damarlarında aşk’ yaşatmak yerine New York?
B.K.Y.: Cevabının bir kısmını bir önceki soruda verdim tabi ama bir de kişisel sebeplerden dolayı New York diyebilirim. Üstelik mezun olduğumdan beri çalıştığım internet sektörünün kalbi New York. Moda ya da sanatla alakalı çalışsaydım mutlaka Paris’i ya da Milano’yu yine New York’u belki, Roma’yı tercih ederdim.
M. E.: İnsanların en zorlandıkları alanlardan biri de kurulu düzenlerini bozup başka bir şey yapmak. Birçok kişinin aynı firmada yıllarca çalışmasının sebebi bazen bu olabiliyor. Yeni yerlerinde alışamayacaklarından korkuyorlar. İstanbul’dan ayrılıp New York’a yerleşmek kolay oldu mu?
B.K.Y.: Fikir aşaması biraz delice oldu açıkçası. Bahsettiğim kişisel sebeplerinin itici gücü büyükse de mantık çercevesinde düşününce yaptığım aslında o kadar da delice değildi. Çünkü kalkıp yaşamaya karar verdiğim yer New York. Hem işimle oldukça alakalı bir yer hem de bırak işimi gücümü; tüm dünyanın takip ettiği birçok insanın yaşama hayali kurduğu, tatil planları içerisinde ilk sıralarda yer alan yer New York’ ta yaşamaya başlayacaktım.
Ayrıca buraya gelmeye karar verdiğimde henüz 24 yaşındaydım. Yani 2 yıllık tecrübemi silip atacak bir yaştı bu. Uzun yıllardır çalışıp didinip kendime zar zor yer edindiğim bir sektörde olsam itiraf ediyorum bu kadar cesur davranmazdım. Tabi ki gitmeden önce birçok kişiyle konuştum. Eski patronum Aslı Gökdere ile daha önce New York’ta yaşamış Volkan Kırtok ile. Eksilerini artılarını çok düşündüm artılar benim için ağır bastı. Sonuç 3. yılımda New York’ta artık daha mutluyum.
M. E.: Elbette herkes yaşadığı değişimden dolayı birçok sıkıntı çekecektir. Bu sıkıntılar içinde hiç “neden geldim, hemen geri dönmem lazım” gibi bir düşünceye kapıldın mı?
B.K.Y.: Tabiki çok sıkıldığım zamanlarım oldu. Özellikle ilk yılımı Türkiye’ye endeksli yaşadım diyebilirim. Çünkü kariyerim açısından çok kritik bir zamanda gelmeye karar verdim. Tam istediğim şirketlerden istediğim pozisyonlar için teklif aldığım zamanlardı.
Aslında daha önce yurtdışında yaşadığım için, üniversitede ve sonrasında senelerce ailemden uzakta yaşadığım için adaptasyonum kolay olacağını düşünmüştüm. Ama öyle olmadı tabi. Çünkü dinamikler, önceki deneyimlerinden farklıydı. Burada yaşam kurmaya çalışıyordum, artık öğrenci değildim. Kendi paramı kendim kazanmam lazımdı. İstanbul zor bir şehirse New York kat kat zor bir şehir diyebilirim. Pahalı, yabancı, farklı…
Şimdi ise buraya çok alıştım. İstanbul’a senede en az bir kere geliyorum. Ve her geldiğimde kalbim biraz daha kırılıyor. Ben İstanbul’a aşıklardanım. Her geldiğimde doğanın biraz daha bozulduğunu, şehrin doğal çehresinin kötüye doğru değiştiğine inanıyorum. Ben İstanbul’un o bohem, kendine has kırık dökük kaldırımlı halini bu lüks beton yığınlı halinden çok daha seviyordum. İnsanların da ne kadar değiştiğini söylememe gerek yoktur heralde. Türkiye’deki insanlarının gitgide daha umursamaz ve birbirlerine olan bu tahammülsüz halleri de beni üzen diğer bir nokta. Ondan mıdır nedir en sevdiğim şehre pek dönmek istemiyorum.
Sırf çok para kazanmak için New York’a gelmek amacındaysanız, gelmeyin!
M. E.: Peki bir süre yaşadıktan sonra oluşan özlem ile geri dönmeyi düşündün mü? Yani “geldim, 1 yıl kaldım, artık İstanbul’a dönüp yeniden düzenimi orada kurabilirim” dedin mi? Demediysen, şu an seni New York’ta tutan nedir?
B.K.Y.: Pek demedim açıkçası beni yeniden İstanbul’a döndürecek bir iki cazip teklif olduysa da gerisi gelmeyince ben de üstelemedim durumu pek. New York’ ta beni tutan birçok şey varsa da en güçlü nedenim burada bir aile kurmuş olmam. Dinamik iş çevresi, insanların burada çok yaratıcı ve yardımsever olmaları. İyi bir fikriniz ve iş güçünüz varsa eğer işinizi geliştirmek burada Türkiye’dekinden çok daha kolay. Eminim New York’ta da kurumsal bir yerde çalışmak istiyorsanız okuduğunuz üniversitenin adının iyi olması çok önemli ama internet dünyasında çalışmak istiyorsanız en önemli özelliğiniz tutkulu olmanız olacak.
M. E.: Birçok kişinin hayalinde yurt dışına çıkmak ve orada bol maaşlı, hayat standartları yüksek işlerde çalışmak ve prestijli bir kariyer yapmak yatıyor. Gerçekten böyle mi? Yoksa biz buradan baktığımızda mı öyle görüyoruz?
B.K.Y.: Bazı insanların öncelikleri burada çok farklı. Çok paradansa huzurlu ve mutlu bir çalışma ortamını tercih eden birçok insan var tanıdığım. Sırf çok para kazanmak için buraya gelmek amacındaysanız eğer bunun çok kolay olduğunu söyleyemem. Yani en azından buraya gelir gelmez bin dolarlar kazanıp Manhattan’ da yaşamayacaksınız muhtemelen.
M. E.: Bu durumda herkes aynı New York ile karşılaşmayacak gibi görünüyor. Peki New York’ta hangi meslek grupları daha avantajlı olur? Herkesin “kalktım gidiyorum” demesi aynı derecede iyi sonuçlar vermeyecektir mutlaka. Örneğin, sen bir işletme mezunu olarak diğer işletme öğrencilerine ne gibi bir öneride bulunursun?
B.K.Y.: İşletme öğrencisinin burada kolayca çalışma vizesini alabileceğini söyleyemem. Ama bu durumum kesin bir şekli de yok. Bazı durumlarda insanlar kolayca çalışma izinlerini alırken bazı durumlarda alamıyorlar. İşletme öğrencisinin kolayca vize alabilmesi için mesela çalışacağı şirketin Türkiye ile işleri olması ya da şirketin Türkçe’ yi anadili gibi bilen bir elemana ihtiyaçları olduğunu kanıtlamaları hatta böyle bir çalışanı Birleşik Devlerler’ de bulamadıklarını ispat edip ona göre yurtdışından eleman almak zorunda olduklarını göstermeleri gerekiyor.
Bilişim sektöründe çalışan insanların Amerika’da çalışma vizesi almalarının daha kolay olabileceğini söyleyebilirim.
Mutlaka Amerika’da yaşamalıyım bir süre de olsa çalışmalıyım diyenler varsa onlara tavsiyem buraya herhangi bir college seviyesinde okula 1 senelik ciddi programlar aracılığıyla gelmeleri olacak. Çünkü takip eden 1 sene içinde de staj/çalışma izni kazabilirler. Sonrasında çalıştıkları şirketin sponsor olup olmaması kişinin kendisini göstermesine bakar.
M. E.: Biraz da sektörden bahsedelim. İstanbul’da çeşitli ajanslarda sosyal medya gibi konular üzerine çalıştın. New York bu konuda ne durumda? Orada da sosyal medya ülkemizde son yıllarda olduğu gibi hızlı bir çıkış içinde mi?
B.K.Y.: Elbette, iş ilanlarına baktığınızda bir çok sosyal medya uzmanı, stajyeri, müdürü yöneticisi ilanı olduğunu görürsünüz. Türkiye’de durum şu an ne durumda bilmiyorum ama burada sosyal medya sadece Twitter’da Facebook’ta bir şeyler paylaşmak üzerine değil, Analitik veriler üzerine çok duruluyor. Sadece sosyal medya bilmeniz yetmiyor kimi şirketler ek bilgiler istiyor. SEO, Google analytics, FB Ads, başlangıç seviyesinde HTML bilgisi gibi.
M. E.: Dijital alanda çalışmalarına eskisi kadar olmasa da devam ediyorsun. Peki geleceğini nasıl görüyorsun bu alanın? New York bu konuda sana neler gösterdi?
B.K.Y.: Ben kariyerim boyunca digital marketing alanında; sosyal medya marketing, affiliate marketing, google adwords, google analytics, facebook ads, eticaret konularında çalıştım. Tam anlamıyla uzmanlaştığım konu daha çok sosyal medya oldu.
New York’ta sizden her şeyden biraz biraz bilmenizden daha çok bir konuda tam anlamıyla uzman olmanız bekleniyor. Digital pazarlama konusunda mobil tarafında pek deneyimim olmadı. Daha çok o tarafın gelişeceğine inandığım için ben de bundan sonra mobil şirketlerle çalışmayı çok istiyorum.
M. E.: Bazen en yakınımızda olan şeyleri görmekte zorlanırken dışarıdan bir gözün bakması bize birçok şeyi daha iyi gösterebilir. Sen dışarıdan baktığında sektörün ülkemizdeki durumunu nasıl görüyorsun? Sosyal medyanın artık her markayı elinde oyuncak gibi kullandığı, uzmanların mantar gibi çoğaldığı ve her geçen gün kaliteyi bir seviye daha aşağı çektiği gibi şeyler görüyor musun?
B.K.Y.: Açıkçası uzun zamandır Türkiye’deki markaları pek takip etmiyorum. Ama içinde olduğum zamanlarda canımı oldukça sıkan ajanslar, markalar işler oldu tabi. Bunun sosyal medyanın ne olduğunu anlayıp sindirmemizle de alakası var tabi ama en büyük sorunlarımızdan biri profesyonel olabilmek. İllaki oldukça profesyonel bakış açısıyla çalışan markalar, ajanslar ve sosyal medya çalışanları vardır. Ama ülkemizin genelinde profesyonellikle ilgili bir sıkıntımız olduğunu düşünüyorum. Bu konu markalarda hat safada olduğu için reklam ajanslarımızın da işine geldiği gibi davranıp çok da etik davranmadığı durumlar oluşuyor. Bunun en büyük sebeplerinden biri de sektörün hızlı büyümesi. Çalışanlar, yeterince eğitilmeden bilgisayar başına oturtulunca istenmeyen sonuçlar elde edilebiliyor. Tabi bu söylemlerim hep benim Türkiye’de olduğum zamanlar için. Dediğim gibi çok takip etmediğim ve o atmosferde olmadığım için buradan atıp tutmayı çok doğru bulmuyorum.
M. E.: Dijital alanda çalışmaların kurumsal boyut dışında da devam ediyor. Kadınım Mutluyum isimli oluşum senin tarafından kuruldu. Amaç neydi? Beklediğiniz seviyeye geldi mi?
B.K.Y.: Ne yazık ki burada olduğum için işler yavaş gelişiyor. Asıl amacım aslında e-ticaret. Müşteriyi anlamaya çalışan, ona yeri geldiğinde stilistlik yapan, onu dinleyen ve tüm sıkıntısına cevap veren, kısacası müşterinin güvenini hiç kaybetmemeye çalışan bir dükkan. Sırf bu sebeple bu dükkanı daha butik tutmayı düşünüyorum. Çok iyi biliyorum ki geniş kitlelere ulaştıkça müşteri memnuniyetini sağlamak zorlaşıyor. İşleri kontrol etmeniz zorlaşıyor. Diyelimki tedarikçilerinizle iletişiminiz mükemmel, bu sefer kargoda sıkıntılar baş gösteriyor, stok tönetiminde sorunlar oluşuyor. O sebeple ben küçük kalmaya çalışacağım. Özel ürünlerle küçük bir kitleye yönelik.
Eticaret için gerekli çalışmalarımızı tamamlıyoruz. Tedarikçilerimizle iletişimlerimizi tamamladık. Şimdiye kadar içerik üreten bir portal olan Kadınım Mutluyum artık şirket olmaya hazır diyebilirim.
M. E.: New York maceralarını yazmayı düşündün mü? Genelde bizim gibi dijitalle içli dışlı olan insanlar hemen bir yerlerde paylaşmak ve daha çok kişiye ulaştırmak ister. Böyle bir blogun var mı?
B.K.Y.: Ben yazı yazmayı çok seviyorum aslında ama blog işinde biraz zayıfım. Taa 2005 senesinden beri yazdığımdan mıdır nedir son yıllarda biraz sıkıldım galiba. Instagram fotoğraflarımı paylaştığım bir Tumblr blogu var. Orada içerikten ziyade New York görselleri var. Çok eskiden beri yazdığım kişisel blogum var ama son 3-4 aydır tek satır yazmadım. Şimdilerde yeni bir blogum var. İngilizce yazıyorum bu blogta. Alley Girl, adındaki bu blog daha çok New York based moda üzerine kurulmuş start up ları yazıp çizecek.
Zaman zaman Kadınım Mutluyum’da Amerikaya yönelik gezi tavsiyeleri vs yazıyorum.
M. E.: Bu değerli paylaşımlar için teşekkür ediyorum. Takip eden ve gelecekte New York’ta renkli bir kariyer hedefleyen kişilere ne gibi önerilerin olur?
B.K.Y.: Araştırmalarını iyi yapsınlar. Henüz Türkiye’ deyken şirketlere CV lerini gönderip Skype üzerinden görüşmelerini yapsınlar. İş ilanlarını kontrol edip hangi konularda eksik olduklarını öğrensinler. İyi bir göçmen vizesi avukatı bulup şanslarının ne olduğunu öğrensinler. Amerikan vizeleri resmen bambaşka bir röportaj konusu. Eğer bir de avukat bulup röportaj yapabilirsen çok iyi olur.
Blogun ve kaliteli içeriğin için ben sana çok teşekkür ediyorum. Türkiye’de senin gibi iyi bir dostum olduğu için çok mutluyum.
Devamı: http://blog.erakbas.com/new-yorka-tasinan-bir-istanbul-asigi