Duygular Neden Zordur

Sevmek, nefret etmek, öfkelenmek, hüzünlenmek, acımak… Bizi biz yapan, insan yapan en önemli şeyler diyebilirim. Ne var ki bu kıymetli hislerimizi çoğu zaman dışa vurmaktan korkarız, kaçarız. Duygusuz yaşamaya çalışıyoruz adeta. Öfkeleniriz, içimize atarız. Severiz, belli etmeyiz. Aşık oluruz, dünyanın en kötü şeyini yapmışcasına hem kendimizden hem de o güzel insandan kaçarız. Birinin başarısını takdir ederiz ama dile getirmeyiz vs. vs… Bu liste böyle uzayıp gider.  Asıl önemli nokta neden bunu yaptığımız. Duygular Neden Zordur olmalı sorumuz.

Çoğu zaman üzülmemek için kendimizi başka insanlardan korumaya çalışır, duygularımızı hemen belli edip gardımızı düşürmemeyi isteriz. Eğer karşımızdaki insan değer gördüğünü hissederse ilk bizi harcayacağına inanırız. Bu düşünceyle de gönlümüzde ne kadar duygu varsa ket vurur, köreltiriz. Sonra da isteriz ki dünya sevgi pıtırcıklarıyla dolu bi’ yumak olsun.

Lafı çok dolandırmadan asıl konumuza gelelim. Daha önce Tatia Pilieva’nın yönettiği First Kiss videosunu sizlerle paylaşmıştık. İzlerken benim en çok dikkatimi çeken insanların sevgi ifade eden bir eylemi yapmakta ne kadar zorlandıkları ve çekindikleriydi. Daha sonra bunun nedenin birbirlerini tanımamalarına bağladım fakat kısa süre önce çıkan Max Landis’in yönettiği birbirini tanımayan kırk kişinin birbirine tokat attığı videoyu görünce düşüncelerim bambaşka bir boyut aldı.  Ne mi oldu? Anlatayım efenim. Şöyle ki diğer videoyu izlediğimde de insanların birbirlerine çok kolay ve çekinmeden tokat attıklarını gördüm. Birbirine tamamen zıt iki eylem. Biri sevgi diğeri öfke ya da nefret. Öpüşürken insanların çekinmesi, utanması birbirlerini tanımamalarından değildi. Sevgi dolu bir eylemi gerçekleştirirken savunmasız kalacaklarını düşünmeleriydi. Keza tokat atarken rahat olmalarının nedeniyse koruma duvarlarının yıkılma tehlikesi olmamasıydı. Velhasıl dostlar, oturup düşünelim. İç muhakememizi büyük bir dürüstlükle yapalım. Neden sevmekten korktuğumuzu, bizi biz yapan duygulardan neden köşe bucak kaçtığımızı, bunu yaparken hayatta neler kaçırdığımıza bir bakalım.

Buyrun hep beraber izleyelim videomuzu.

 

Gülşah Satun

Gülşah Satun, Ankara Üniversitesi'nde sosyoloji bölümü öğrencisi. Sıradanlığa, kalıplara, önyargılara ve sorgulamayan akla düşman, varoluşa hayran... Ankara'nın bozkırına "sosyolog olcam ben" deyip gelmiş hatun kişisi. Sosyolog olcam derken düşe kalka gittiği yolda bizimle karşılaştı ve Kadınım Mutluyum deyip bu mutluluğunu diğer kadınlarla da paylaşmak için yol arkadaşımız oldu. Toplumlu, kalıplı, ataerkilli, femisitli bi' şeyler demek isterseniz, aslında herhangi bir şey söylemek isterseniz [email protected]'dan ulaşabilirsiniz.

No Comments Yet

Leave a Reply