Verona: Romeo & Juliet’ in Aşk Şehri

Verona Havalimanı’na indikten sonra cüzi bir miktar ödeyerek havalimanından kalkan servis araçlarıyla Verona şehir merkezine doğru yola çıktık. Malumunuz Verona şehri kuzey-doğu İtalya ‘nın en önemli turizm merkezlerinden biridir. Bunun başlıca nedeni kültürel, mimarî ve tarihi eserleridir, yıl içinde organize edilen birkaç önemli uluslararası fuar ve yaz aylarında Klasik Romalılardan kalma antik Arena’ da gösterilen tiyatro ve opera temsilleridir. Varış saatimiz akşam saatleri olduğundan önce kalacak bir otel aramaya koyulduk, bir de ne görelim Verona’ nın ana caddelerinden (Corsa Porta Nuova) birinde İstanbul Döner 🙂 diye bir dönerci hemen içeri girip Türkçe konuşan insanları görmenin mutluluğuyla “Bana kalacak yer lazım” dedim. 100 metre ilerde bir otelin “Hotel Sanmicheli Dei FLli Dardi” olduğunu ve onların gönderdiklerini söylersek bize uygun bir fiyat verecekleni de eklemeyi unutmadılar. Adını tam hatırlamıyorum ama Konyalı bir döner ustasıydı, konuştuğum. Burdan tekrar selamlar. 😀 Otele gelip yerleştikten sonra dinlenmeye çekilerek sabahı bekledik.

Sabahın ilk saatleriyle beraber, kalkıp Verona’ yı gezmeye başlamadan önce bir kahvaltı yapmak için otelin karşısında park içinde bulunan bir büfede kahvaltımızı yaptıktan sonra şehir meydanınan doğru yola koyulduk. Bu meydan “Pizza Bra”: Orta Çağlarda inşa edilen binalar 1117′ deki büyük depremle yıkılmakla beraber, şehrin Romenesk tipi mimariye dayanarak yeniden imar edilmesi Verona’ da çok önemli Orta Çağın son dönemlerinden kalmış birçok anıt yapının ve şehir meydanın bulunmasına yol açmıştır. Bunun yanında meydanda da birçok tarihi bina bulunmakta. Bunların başında yaz mevsiminde açık havada opera ve tiyatro sahnelenmesi için kullanılan Arena adlı Romalılardan kalma anfi binası gelmektedir. Ayrıca belirtmekte fayda var; Verona’ da bulunan tarihî binaların değerleri ve önemleri dolayısıyla şehir Unesco Dünya Mirasları listesine dahil edilmiş. Meydandaki tarihi yerleri gezdikten sonraki durağımız Juliet’ in evi oldu tabiki, evin bulunduğu sokak mahşer yeri gibi, dünyanın her yerinden gelen turist kafileleriyle dolup taşıyor. Evin girişinde ilk dikkatimi çeken şey ise giriş kapısından başlayıp evin avlusuna açılan antrede iki taraflı duvara dilediğiniz kişiyle ya da herhangi başka bir dileğinizle ilgili yazı yazabilmeniz olmuştu. Tecrübeyle sabittir. Bakınız aşağıda duvar. 😉

 

Avludan içeri girer girmez karşımızda sağ göğüs bölgesi insanların dokunmasından aşınmış Juliet heykelini göreceksiniz. Turistler zavallı Juliet’ in başına üşüşmüşlerdi sağ göğsüne dokunup dilek dilemek için…

 

Hemen sağ tarafta ise meşhur Juliet ve Romeo’ nun balkonu var.  Aşağıdan yukarıya sevgilinize serenat yapabilirsiniz. Hem de o kadar insanın içinde 🙂 Tabi bir de balkona çıkmak için 10 € gözden çıkarmanız gerekiyor.

 

Kan davalı iki ailenin çocukları olan Romeo ve Juliet’ in hikâyesinden bir de ben bahsetmek istiyorum. Olay 16. yüzyılda yaşanır:

Varlıklı ve ünlü iki İtalyan ailesi Capuleti’ ler ile Montecchi’ ler yıllardır devam eden kan davası nedeniyle birbirlerine düşmandırlar. Montecchi ailesinden Romeo, Capuleti’ lerden Juliet’ i görür görmez âşık olur ve bir rahibin yardımıyla gizlice nikâhlanırlar. Bu arada iki aile arasındaki kan davası devam etmektedir. Nikâh sonrası şehir meydanında çıkan bir kavgada araya giren Romeo, kendi ailesinden bir ferdi öldürülmesi üzerine Juliet’ in kuzenini öldürür. Capuleti ailesi de intikam yemini eder. Romeo bunun üzerine şehri terk ederek Mantua’ ya gider. Juliet, ailesi tarafından Kont Paris’ le evlendirilecektir. Genç kız, bundan kurtulmak ve Romeo ile kaçmak için ilaç içerek ölü taklidi yapar. Romeo döndüğünde Juliet’ in öldüğünü zanneder ve zehir içerek canına kıyar. İlacın etkisi geçtikten sonra uyanıp Romeo’ nun cesediyle karşılaşan Juliet de bu kez gerçekten intihar eder.




Verona şehrinde geçtiğine inanılan bu hikaye, ilk kez 1524 yılında şair Luigi da Porto tarafından kaleme alınmış. 60 yıl sonra da İngiliz yazar William Shakespeare “Romeo ve Juliet” adıyla tiyatro oyununa dönüştürmüş. 13. yüzyıla kadar uzanan bir geçmişe sahip Capuleti ailesinin evi 1905 yılında belediye tarafından satın alınmış ve şu an onun mülkiyetinde. 70 yıl önce restore edilerek bugünkü görünümünü kazanmış. Ünlü balkon da Shakespeare’ in eserinden esinlenilerek o tarihte ilave edilmiş. Bir rivayete görede Verona’ ya turist çekmek için bu evin Verona Belediyesi tarafından uydurulduğudur. 🙂

Romeo ve Juliet’ e veda ettikten sonra, Madonna Verona Çeşmesi’ nin (1368) bulunduğu “Piazza delle Erbe” meydanına doğru yol alıyoruz. Meydanın ortasında tüm güzelliğiyle durmaktadır çeşme, hemen yanında yükselen kule, 83 m. Verona’nın en yüksek kulesi “Tower Lamberti”. Yapımına 1172 yılında başlanmış ve asırlar sürmüş. Erbe Meydanı, İtalya’nın en fotografik meydanlarından biri. Mazgallı siperleri olan Adige Nehri üzerindeki köprüyü ortaçağa zaman yolculuğu yapar gibi yürüyerek geçip Porta Borsari adlı şehir kapısından girdik. Meydanın simgesi aslanlı çeşme önünde durarak; arkanıza fon olarak koyacağınız (Jupiter, Mercury, Venus, Apollo, Hercules and Minerva) heykellerle süslü 1668 yılından kalma Palazzo Mafei binasını bulduk sonra.

Meydanda bulunan“Tower Lamberti” kulesinin hemen altında bulunan kapıda asılı bir fildişi göreceksiniz. Bu fildişinin altında dilek adarsanız kabul olurmuş bizde kendimize göre bir dilek diledik.

Ve sırada eski ortaçağdan kalma Verona evlerini gezmek ve Adige nehri kıyısında tarihi mekanları gezmek var.

      .

Sonra sehre hakim Verona kalesine gelmişti sıra. Castelvecchio içinde müzede barındıran ortaçağ kalesidir. Yapımı 1354 ve 1376 yılları arasında tahmin edilmektedir. Kale aynı zamanda Adige nehri üzerinden karşıya bir köprü barındırmaktadır.  Bir zaman yolculuğu sizi bekliyor.

Artık yorulduk ve tekrar Pizza Bra meydanına döndük orda  birçok kafe, restorant ve hediyelik eşya satan dükkânlar mevcut. Verona’ ya gidipte pizza yemeden ayrılmak olmaz tabi. Olivo pizzeria ristorente‘ de cevizli pizza sipariş vermiştim ben ve hala tadı damağımdadır.

İtalya’nın Veneto bölgesinin en şirin ve aşk kokan şehri Verona. Venedik için aşıklar şehri deniyor ama bence burası daha bir aşk kokuyor Venedik’e göre. Balayı için tavsiye ediyor ve  romantik bir tatil dileklerimle görüşmek üzere diyorum…




Harun Kara

O bir çok renkli kişilik. Minik senaryo yazma denemeleri, kısa film çekimleri, afiş tasarlama hepsi onun kanını kaynatıyor. Çok okumayı sevmiyor ama çok gezmesiyle ataların sözünün hakkını vermeye çalışıyor. Sinema soracak olursanız, nereyi gezmeli, nerede yemeli merakınız tutacak olursa çekinmeyin sorun. Yabancı mıyız şunun şurasında. [email protected]. İşte bu kadar.

No Comments Yet

Leave a Reply